İnşaat Tedarik Dergisi

İnşaat – Yatırım – Proje – Ulaştırma – Mimarlık – Enerji – Maden – Şantiye

Toplumsal Ayaklanmalarda Şantiye İşçisinin Oynayacağı Rol ve Etki

Vedat ÖZKAN

İnşa Etme Kültürü – İnşaat Kuruluşlarında ve Şantiyelerde İnsan Davranışları Kitabının Yazarı

Tarih boyunca köylüler, kral ve kamu otoritesine hizmet etmiştir. Bazıları asker olmuş bazıları da otoritenin erzak ihtiyacını karşılamıştır. Köylü çoğunluktaydı. Ama siyasi etkileri yok denecek kadar azdı.

18. yy sonlarına doğru, sanayi devrimi başlar. Köylü nüfusu azalarak işçi sınıfı ortaya çıkar. 1917 yılına gelindiğinde ise, köylüler ve sanayi işçileri Rus Devrimini gerçekleştirir.

Bu eylemler toplumsal ayaklanma sonucu ortaya çıkar ve örgütlenmenin en iyi örneklerini teşkil ederler. Ama günümüzde köylüler, artık siyasal güç oluşturmaya destek veremeyecek kadar zayıflamış ve azalmıştırlar. 

Özellikle 1990’lardan sonra kamu otoritelerinin izledikleri politikalar; şehir, kırsal alan ve deniz kıyılarının şantiye alanlarına dönüşmesine neden olmuştur. Çünkü, yapılaşma otoritenin gücünü yansıtmakta ve medeni ilerlemeyi simgeleştirdiği düşünülür.

Özellikle kamu adına inşa edilmekte olan yapıların şantiye işçileri, siyasal güç haline gelmiştir. Nihayetinde köylünün yerine geçtiler ve sayıları azımsanmayacak kadar çoğalmıştır.

Şantiye işçilerinin örgütlü bir biçimde toplumsal ayaklanmalarda kullanılmak istenmesi; konumları gereği güçlü bir olasılığın parçasıdır.

Bu yazı, kapsamlı bir çalışmanın özetlenmiş halini yansıtmakta ve aynı zamanda; ayrıntıdan arındırılmış yoğun bilgi içermektedir.

Hedef

Ayaklanma yoluyla iktidarı veya yönetimi ele geçirmeye çalışmak, tarih boyunca her zaman şiddet uygulanarak ya da kan akıtarak gerçekleştirilmiştir.

Günümüzde sosyal medyada otoriteye karşı oluşturulan tepkiler ise, geçmişte çokça karşılaşılan gösteri ve yürüyüşlerin modern halini yansıtır. Bu tepkiler iktidar ve otoriteyi tek başına devirmek için, hiçbir zaman yeterli değil. Dolayısıyla tarihte bunun örneklerine hiç rastlanmaz.

Günümüzde sosyal medya aracılığıyla fikirlerin aşılanması, hem daha maliyetsiz hem de daha etkili gerçekleştirilmektedir. Ama bütün bunların hayat bulabilmesi için, örgütlü ve fiziksel başkaldırıyla beraber şiddet içermesi gerekir. Aksi halde başarı elde etmek olanaksız olacaktır. Çünkü hiçbir otorite, karşıt fikirler nedeniyle yönetimi teslim etmez.

Köylünün gücünü yitirmesiyle beraber, sanayi işçileri toplumsal ayaklanmalarda kullanılmak üzere tek başına kalmıştı. Ama II. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyadaki devlet yönetimleri güçlerini göstermek ve medeni gelişmişliklerini yansıtabilmek için, kamusal inşaat işlerine hızlıca giriş yaptılar.

Böylece kamuyla ilişkili çok kapsamlı binlerce şantiye ve milyonlarca inşaat işçisi ortaya çıktı.

Bu durum uzun vadede inşaat işçilerinin herhangi bir güç odağına hizmet etmesi için muazzam bir hazine durumuna gelmiştir. Yeter ki kullanılmak istensin.

Çünkü şantiye çalışanlarında genel eğilim olarak, genç nüfus yoğun ve aynı zamanda ezici bir biçimde erkek nüfus barındırır.

Şantiyelerde birçok alet, araç ve ekipman; anında silah, korunaklı bariyer ve hücum etmeye yarayacak bir hazine durumundadır. Bu olanaklar, ayaklanma için örgütlendirilmiş işçilere güç verdiği zannedilecektir.

Artık dünya genelindeki denklemlerde, askeri darbeler yok denecek kadar az. Teknoloji çalışanları ve beyaz yakalı kesim, zengin dünyanın olanaklarından faydalandıkları için onları etkilemek kolay olmayacaktır.

Sanayi işçilerinde kadın nüfus önemli bir orana sahip olduğundan dolayı, toplumsal şiddet olaylarında bu işçileri kullanmak nispeten daha zor olacaktır.

Bütün bunlar şantiye çalışanlarının manipüle edilerek, toplumsal ayaklanmalarda kullanılmalarını cazip hale getirmektedir.

Milliyetçilik

Avusturyalı iktisat ve siyaset bilimci Joseph A. Schumpeter, çok keskin ifadelerle II. Dünya Savaşı sonrasında der ki:

  • “Kapitalizmi yargılayan hâkimlerin daha işin başında kendi idam fermanlarını ceplerinde taşıdıklarını” açıkça belirtir.

Milliyetçilik söz konusu olduğunda da aynı durum geçerlidir. Milliyetçilik eğer istenirse faşizmle, ırkçılıkla ve şiddetle kolaylıkla ilişkilendirilebilir. Bu da milliyetçiliği ister istemez bir savunma pozisyonuna sokar ve aynı görüşü paylaşan yandaşların birbirini bulmalarını kolaylaştırır.

Nitekim bütün bunlar Prof. Dr. Tevfik Erdem’in “Milliyetçilik” isimli kitabında, kapsamlı olarak değerlendirilmiştir.

Şantiye işçilerinin örgütlendirilerek otoriteye başkaldırdıklarını gösteren bazı olaylara değinecek olursak;

  • Son yıllarda Avusturya’daki siyasi seçimlerde, aşırı sağın yükselişinde; şantiye çalışanlarının destek gösterilerine şahit olduk.
  • D.Trump Başkanlığı kaybettikten sonra, ona destek olmak için gösterilere katılanların çok büyük bir oranı, örgütlendirilmiş şantiye çalışanlarından oluşmuştur.
  • Brezilya’da seçimleri kaybeden J. Bolsonaro başkanlığı, kazanan Lula da Silva’ya teslim edlimemesi ve karşı gelinmesini belirtmiş. Ama Askeri Kuvvetler’den karşılık görememiştir. Ancak destek gösterilere katılanların çok büyük bir kısmı, kamu otoritesinin işveren olduğu şantiyelerdeki işçilerden oluşmuştur.
  • 2021 yılında Karakas Venezüela’da kartelin polise ve devlet yönetimine karşı gerçekleştirdiği eylemlerde, çok önemli oranda şantiye işçilerinin yevmiye karşılığı kullanıldığı belirtiliyor.
  • 2018 yılında Fransa’da ortaya çıkan “Sarı Yelekliler Hareketi” çevre ülkelere de yayılmıştır. Bu hareket yüksek yakıt fiyatlarını ve hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla başlatılmış olsa da, gerçek amacı kamu otoritesine başkaldırının deneme çalışmalarının en önemli ayaklarından birisini oluşturur. Sarı yelek aynı zamanda şantiye işlerini simgeler ve görünürlüğü yüksek olan bu sarı yelek, karşılık bulmuştur.

Bütün bu olaylar 2018 yılından bu yana gerçekleşti. Ve bunların tesadüf olduğunu söylemek, tamamen saflık veya bilgisizce söylenmiş bir söz olacaktır.

Şimdi kısaca geçmişe doğru gidelim!

  • James M. Jasper’in “Ahlâki Protesto Sanatı” kitabında; otoriteye karşı gösteri ve başkaldırıda, “köylünün öldüğünü, sanayi işçisinin yetersiz kaldığını” belirtir ve ekler; “aradaki açık, muhteşem inşaat işçileriyle dolduruluyor” demektedir.
  • A. Montagu, 1964’te inşaat işçisinin doğmakta olan yeni bir güç olduğunu belirtir.
  • J. Stalin ise 1950’deki bir mitingde “yeni işçi sınıfıyla güçleneceğiz” derken, alanda toplanmış halkın çoğunu inşaat işçileri oluşturmaktaydı ve bu söylem komünist Rusya’da gerçekleşiyor.
  • Fransa 1960’larda Afrika’daki sömürgelerinden çekilirken, inşaat işlerinden hiçbir zaman çekilmemiş ve günümüzde yönettikleri şantiyelerde; sadece o ülkenin yerel halkını işçi olarak kullanmaktadırlar. Bu aynı zamanda bir politika.
  • İbrahim Tatlıses ünlenmeden önce, inşaatlarda soğuk demirci olarak çalıştığını belirtir. 80’lerde ve 90’larda bu konu, medyada sıkça işlendi. Bu haberleri sistemli bir biçimde incelediğimizde; bir yandan inşaatçılık küçümsenirken diğer yandan da küçümsenen bu meslekten de başarı hikâyelerinin çıkabileceğidir. Ama asıl etki, kitlelerin inşaatçılığa daha çok ilgi duymasını sağlamış ve bilinçaltı mesajı olarak da “bireysel düzeyde” başkaldırı yaratmıştır. Nitekim, zamanının en önemli algısal modellerinden biri olmuştur.  

İnşaat işçileri artık siyasi açıdan önemli bir konuma yükseldi ve eylemlerde otoriteye başkaldırı için veya ona destek olmak için, milliyetçiliğin türüne ve hedefine bakılmaksızın toptan bir bakışla faşizmle, ırkçılıkla, önyargı ve şiddetle şantiye işçilerinin siyasi konulara ortak edilme olasılığı; her zaman güçlü olup, başlı başına böyle bir eylem hiçbir zaman sürpriz olmayacaktır.

Yaşam Koşulları

Bugüne kadar ahlâk, ekonomi ve şantiye yaşam koşullarını gerekçe göstererek kamu otoritesini hedeflemiş hiçbir şantiye ayaklanması bulunmaz. Sadece, bilinçsiz ve örgütsüz bazı girişimler olmuş ve onlar da slogan niteliğinde kalmıştır.

Unutmayalım ki internet siteleri ve uygulamalardaki geri bildirimlerde “şikâyet” seçeneğinin içerisinde “ırkçılık ve ayrımcılık” bulunur. Bu önemli bir tehlike ve veri olarak otoriteler tarafından dikkate alınmaktadır.

Özellikle büyük ölçekli şantiyelerin neredeyse tamamında eylem ve gösteri vardır. Ama bu eylemler her zaman yerel veya merkezi şantiye yönetime karşı gerçekleşir. Bu aynı zamanda örgütlüdür. Şantiye çalışanlarında işin koşulları gereği, örgütlenme kendiliğinden gerçekleşir. Her ne kadar birçok kişi şantiyede birbirini yeni tanımış olsa da. Şantiyeciliğin bu özelliği nedeniyle de, işçilerin toplumsal başkaldırıda kullanılmasını cazip hale getirdiğini söyleyebiliriz.

Demokrasi ihraç eden ülkelerde rejimi devirmeye veya kamu otoritesine başkaldırı, ancak yabancı ülke vatandaşları şantiyelerde kullanılıyorsa bu mümkün olabilir. Nitekim, Fransa gibi ülkeler bu tehlikenin içerisinde yer alır.

Çin’deki inşaat kuruluşlarının konumları ve siyasi yapı, bu tarz başkaldırıyı oldukça güçleştirmektedir.

Dubai gibi yerleşim bölgelerinde çok fazla yabancı inşaat işçisi bulunur. Ama bu gibi ülkelerin uluslararası düzeydeki gücü, siyasi değil. Tamamen ekonomik olduğundan, bu ve benzeri bölgelerde de beklenen eylemler gerçekleşemez. Bunun ispatı ise, geçtiğimiz dünya futbol turnuvası için inşa edilen yapılarda çalışan işçilerin eylemlerin başlama ve bitişlerinin özellikleridir.

Daha önce belirttiğimiz üzere; eğer otoriteye karşı örgütlü şantiye ayaklanmaları gerçekleşecek olursa, bu durum milliyetçilik olgusunun çevresinde toplanacaktır.

Türkiye Örneği

Türkiye, günümüz değerlerini belirleyen Batı Medeniyetine açılan kapı olması nedeniyle; siyasi, ekonomik ve sosyolojik açıdan sürekli değişkenlik gösterir ve dünyadaki nadir örneklerden biridir.

Bu değişkenlik, aslında tutarsızlıktır. Ama unutmayalım ki; tutarsızlık aynı zamanda benimsenmiş bir çeşit yönetim tarzı ve yerine göre işlevseldir. Nitekim bu yönetim tarzı şantiyeciliğin ana özelliklerinden birisi olması, inşaat işlerinde yetenekli olmamızı sağlayan en önemli şeylerden biridir.

Türkiye bu değişkenliğini kontrol etmek yerine, kendisini savunmada güçlü kılmayı tercih ettiği görülmektedir.

Dolayısıyla Türkiye’de şantiyeler üzerinden otoriteye karşı politik güç elde etmek için, milliyetçilik olgusunun çevresinde gerçekleşecek başkaldırı; Türklerin devlete ve otoriteye bakış açısı nedeniyle neredeyse olanaksız.

Ama ülkenin son yıllarda çok fazla göç alması ve bu yabancıların çok önemli bir kesiminin, şantiyelerde çalıştığı bilinmektedir. Günümüzde de milliyetçi söylemlerin sıkça dillendirilmesi; şantiye işçileri üzerinden siyasi eylemlerin gerçekleştirilme olasılığını yavaş da olsa arttırmaktadır.

Diğer yandan da; ülkemizde birçok ihalenin belirli inşaat firmalarına yönlendirilmesinin en önemli ana gerekçelerinden birisi budur. Bu da önümüzdeki yıllarda inşaat işlerinin belirli firmalar üzerinde toplanmasının daha da artacağını gösteriyor. Böylece inşaat işçilerinin eylem durumunu, denetlemek kolaylaşacaktır.

Türkiye’de bu alanda çıkabilecek herhangi bir eylem, siyasi açıdan yakınlık duyduğu hiçbir ülkeye sıçraması olası değil. O ülkelerle ekonomik işbirliği içerisinde olsalar bile, algısal bağlamda Batı Medeniyetini örnek almaları nedeniyle; ülke içinde yaşanabilecek olası şantiye ayaklanmalarının etkisi, sadece kendi sınırları içerisinde kalacaktır.

Tayland Örneği

Şantiye işçilerinin örgütlendirilerek siyasi arenaya sokulmak istenmesi; birçok ülkede çıkış noktaları farklı olsa da kökleri hep aynı kalır.  

Örneğin Tayland’da kraliyet değerlerini koruyabilmek ve inşaat işçilerini kontrol edebilmek için, ülkedeki inşaat işlerinin yaklaşık 1/4’ü sayılı birkaç inşaat kuruluşu tarafından gerçekleştirilmektedir.

14 Mayıs 2023 tarihinde Tayland’da gerçekleştirilen siyasi seçimleri turuncu parti olarak da adlandırılan İleri Hareket Partisi’nin 42 yaşındaki lideri Pita Limjaroenrat kazandı. Ama hükümeti kurması engellendi ve biz buna, kibarca “başaramadı” diyebiliriz.

İleri Hareket Partisi’ni genç nüfus çok desteklemiş ve reşit olmayanların aileleri de gidip ona oy vermiştir. İnşaat işçileri eylem yapmadı. Ama bu siyasi seçimlerde kullandıkları oyların çok büyük bir kısmını Pita Limjaroenrat’ın partisine verdiler.

Bu durum, var olan düzene inşaat işçisinin demokratik yollardan başkaldırısı olarak görülmelidir.

Tayland’da gerçekleşen bu seçimler, son yıllarda siyaset ve otoriteye karşı inşaat işçilerinin gizli obje olarak kullanıldığı; Dünya’da gerçekleşmiş en ilginç başkaldırılardan biridir.

Hangi İnşaatçı?

Dünyada neredeyse bütün şantiyelerde özellikle yöneticiler tarafından inşaat işçilerinin yaşam koşullarının ve haklarının ihlali, her zaman güçlü bir olasılık dahilindedir.

Dolayısıyla ekonomik veya yaşam koşulu olarak görülen eylem, bir anda siyasi harekete dönüşebilir. Bu da şantiye işçisinin siyasi eylemlerde kullanılmasını oldukça kolaylaştırmaktadır.

Bütün bunların farkında olan siyasi otoriteler, belirli kriterlere ve belirli insan gruplarını çalıştıracak inşaat kuruluşlarının büyümesine izin verirler. Çünkü o kuruluşlar, hangi bölge insanını ve kimi çalıştıracaklarını çok iyi bilirler.

En önemli nedenlerinden birisi bu olup, birçok inşat kuruluşunda çalışmayı başarmak oldukça zordur. Bu onların çok kurumsal olduğundan değil. Veya büyük holdingler olduklarından da değil. Liyakate önem verdiklerini gösteren bir belirti içinde oldukları ise, asla değil.

Konu, tamamen denetlenebilir insan modeline yönelik gerçekleşir. Nitekim holding çatısı altında; tabiri caizse sayısız derecede “formen mantığı” ile yönetilen şantiyeler vardır.

İnşaat kuruluşları dünyanın hiçbir yerinde siyasi otoriteden bağımsız hareket edemez. Her ne kadar birçoğu özel kuruluşlar gibi görünse de, aslında kamunun bir parçasıdırlar.

Bütün bunlar birleştirildiğinde; kamu otoriteleri görünmez bir el olarak, inşaat kuruluşlarını sürekli denetleyecek ve bazılarını da oldukça büyütecektir. Ve buna asla şaşırmamak gerekir.

Burada bazı inşaat kuruluşlarına halkın muhalefet etmesinin hiçbir önemi yoktur. Bu sadece Türkiye’de değil. Tüm dünyada gerçekleşir. Ama devlet otoriteleri bunu neredeyse hiç dikkate almaz. Çünkü hepsinden önemli olan şey, inşaat sektörünün bir kamu güvenlik sorunu olduğudur.

Biz burada sadece durum tespitinde bulunuyoruz ve yöntemin doğruluğunu sorgulamak bu yazının konusu değildir.

Algının Bilinmesi

Gustave Le Bon ve Sigmund Freud; kitle psikolojisi üzerine her ikisi de kitap yazmıştır. Bon, kitabı yazdıktan sonra, daha 1920’lerde bir arkadaş söyleşisinde şöyle der:

  • “Sanki kitabımda bir eksiklik var. Sanki yeni bir işçi sınıfı doğuyor ve onların algısı galiba farklı” der ve burada kastettiği şey inşaat işçileridir.

Freud ise; kendi kitabında inşaat işçisinin kitle davranışından söz etmez. Ama Bon’un eksik anlatım içerisinde olduğunu belirtir ve bazı kısımları eleştirir. Belki de Freud’un bu eleştirisinde; inşaat işçisinin kitle hareketlerine değinilmemiş olması etkili olabilir.

Ayrıca Peter Marshall da, “Anarşizmin Tarihi” isimli başyapıtında “yeni düzen, yeni algı; yeni işçi topluluğuyla mümkün” olacaktır der. Belki burada yeni fark edilmeye başlanılan inşaat işçisini kastediyor olabilir.

James G. Frazer de kitaplarında ruh, tabu, eylem, ayin, kral ve günahlardan söz ederken, sıkça tarlada ve yapı işlerinde çalışanlara değinir. Köylünün uysal olduğunu ama yapı işlerinde çalışanların asi davranışlar sergilediğini belirtir.

Steven Mithen “Susuzluk” kitabında çok değerli bilgiler veriyor. Antik Çağa’dan bu yana su yolları üzerine kurulmakta olan yapıların inşası sırasında, krallara karşı isyan çıkmaması için büyük önlemler alındığını belirtir.

İnşaat işleri ve onun eylemleri, monarşik dünyada da önemliydi. Ama monarşi sonrası günümüze doğru gelirken, inşaat işçilerinin siyasi açıdan denetlenmeleri gerektiği fark edilmeye başlanmıştır.

Diğer yandan sosyal medya her zaman birçok kesimi örgütleyebilir ve onları aynı anda da durdurabilir. Ama eylemlerde bu alınmak istenemeyen bir risk olacaktır. Çünkü hareket başladığında istenen sonuca ulaşılamayabilir.

Bu nedenle algısı ve ihtiyaçları bilinen inşaat işçileri, bir anda siyasi bir eylemin ortasında yer alabilirler.

Buradaki amacımız siyaset değil. Sadece inşaat işçileri üzerinden olumlu veya olumsuz yönde siyasi eylemlerin gerçekleştirilme olasılığının; hangi gerekçe ve koşullarla ortaya çıkabileceğini kapsamlı bir çalışmanın özetiyle göstermeye çalıştık.

Yazar Vedat ÖZKAN‘ın Önceki Yazıları

Şantiyelerde İş Bulmak!… Okumak İçin
Şantiyelerde Etik & Ahlâk Okumak İçin
Şantiyelerde Din, Irk ve Cinsellik Okumak İçin
Şantiye Patolojisi Okumak İçin
Şantiyecinin El Kitabı Okumak İçin
Türkiye’nin Yurtdışı İnşaat Politikaları Okumak İçin
İdeal Şantiye Yönetimi Okumak İçin
Gerçek Yaşamdan Alıntı: İki Mühendisin Hikâyesi Okumak İçin
Şantiye İşçisi Okumak İçin
Şantiye Odaklı İnsan Kaynakları ve Liyakati Savunmanın Gereksizliği Üzerine Düşünceler Okumak İçin
İnsan Davranışlarının Şantiyelerde Keşfi Okumak İçin
İnşaatın İşverenini Bir de Böyle Değerlendirelim! Okumak İçin

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.