İnşaat Tedarik Dergisi

İnşaat – Yatırım – Proje – Ulaştırma – Mimarlık – Enerji – Maden – Şantiye

Gerçek Yaşamdan Alıntı: İki Mühendisin Hikâyesi

Al Düveyi Ver Radyoyu!

Vedat ÖZKAN

İnşa Etme Kültürü – İnşaat Kuruluşlarında ve Şantiyelerde İnsan Davranışları Kitabının Yazarı

1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı başladığında; oradaki gelişmelerden haberdar olmak için Rodop Dağlarında yaşayan bir köylü komşusuna giderek, “al şu düveyi ver bana o radyoyu” demiş. Komşusu da bunu kabul ederek düveye karşılık eski ama çalışan iki radyosundan birini vermiş.

Bu köylerde yaşayanlar; Atatürk’ün ölüm haberini de radyolardan öğrenmiş ve Rodop Dağları’nda günlerce yas tutulduğu söylenir. Ve radyo o dönemlerde; daha çok Türkiye’den haberdar olmak için kullanılmış. 

Bu alışverişi gerçekleştiren komşular artık hayatta değil. Ama o iki komşunun en küçük oğulları inşaat mühendisliğinden mezun olmuş ve her ikisi de babalarının bu alışverişinden habersiz uzun yıllardır inşaat işlerinde ve şantiyelerde çalışmaktadırlar.

Buraya kadar bu hikâyede sıra dışı bir durum yok!

Ama bu iki komşunun aile yapıları, ruhsal durumları ve çocuklarını büyütme tarzları; bu iki mühendisi araştırmama ve onlarla tanışmama neden oldu. Bu hikâyenin başını; komünizm döneminde o iki aileye komşuluk etmiş ve benim yakından tanıdığım ve şu anda yetmiş yaşına yaklaşmış çok mütevazi bir kadından dinledim. Hikâyenin diğer kısmını da, bu alışverişi gerçekleştiren o ailelerin bazı üyeleri aktardı.

***

Düveyi veren Mümin ve onun eşi; çocuklarına iyilikten yana olmaları gerektiğini, yalan söylememelerini ve sürekli doğrularla yanlışları öğretmeye çalışmışlar. Mümin’in eşi Hanife bazı bahar aylarında intihar etmeye kalkışırmış. Yine Mümin’in babası Ferhat ise, gençliğinde delirdiği gerekçesiyle 14 yaşından 27 yaşına kadar zincire bağlı yaşatılmış. İyileştiği düşünülerek de 27 yaşından sonra evlendirilmiş. Düveyi veren Mümin; gençliğinde ara ara halüsinasyonlar görür, ama gördüğü bu halüsinasyonlar birkaç yıl sonra kaybolmuş ve iyileştiği söylenir. 

Mümin’in mühendis oğlu; şu anda yönetici olarak çalışmakta ve yurtdışı inşaat şantiyelerinde de görev almıştır. Gençliğinde hayali konulara sık sık başvurduğunu ve sonrasında da sürekli hatalı davrandığını fark etmiş. Babası ve dedesinde olduğu gibi, 30-35 yaşına geldiğinde bu ruhsal durumlar kaybolmuş. Hatta gençliğinde halüsinasyonlar görmüş olabileceğinden de söz etmekte. Yine gençlik döneminde bunalıma girince intihar etme teşebbüsünde bulunduğunu dile getirmektedir. 

Diğer yandan da ailesinin öğrettiği çocukluk eğitimi gereği, çalıştığı inşaat işlerinde sürekli işini doğru ve dürüstçe yapmaya çalışmış. Yaşadığı olayları da sürekli doğru ve yanlışlar üzerinden değerlendirerek, konulara sadece mantık çerçevesinden yaklaşmış.

Çocukluğundaki bu aile eğitiminin iyi ama şantiye ve iş yaşamında ona sürekli sorunlar yaşattığını ve işini daha iyi yapabilmek için, mükemmeliyetçilik üzerinden iş arkadaşlarıyla sürekli tartıştığını ve bazı iş arkadaşları tarafından da zaman zaman dışlandığından söz etmekte.

Ama son zamanlarda bu konularda hatalı davrandığını fark ederek, daha esnek davranışlar sergilemeye başlamış ve bu esneklikte de zorlandığını belirtmekte. Çocukken ailesinden iyi amaçlar için aldığı eğitimi, tekrar süzgeçten geçirerek kendisini güncellediğini vurgulamaktadır. Babası, annesi ve dedesinin bazı ruhsal durumlarının hafif biçimlerinin sadece gençliğinde yaşandığını belirtmiştir. Ve şu anda elli yaş civarında gayet sakin bir kişiliğe bürünmüş olarak çalışmaya devam etmektedir.

Demek ki aileden gelen bazı kalıtsal ve ruhsal durumlar, insanların davranışlarını etkileyebilmektedir. İyi amaçlar ve hayaller için ailelerin verdiği çocukluk eğitiminin de, insanları bazen geçimsizliğe sürükleyebileceğini göstermektedir.

***

Radyoyu veren Haşim, çocuklarıyla hiç ilgilenmez ve bütün gün radyodan haberleri dinler ve sadece içermiş. Haşim’in eşi Kadriye ise sessiz sakin bir kadın olup, hem tarlada çalışır hem de tek başına çocuklarıyla ilgilenirmiş. Ama bu Kadriye’nin bir özelliği varmış! Köydeki evinde bulaşıkları yıkar ve son tabak veya kaşığı yıkamadan bırakırmış. Bunun farkında bile olmayan Kadriye, onun yarım bıraktığı son bulaşıkları çocukları temizlermiş. Hatta çocuklarından birisi de annesi gibi sürekli son bulaşığı yıkamadan bırakırmış. Kadriye’nin babası da katırla köyden kasabaya gitmek için yola koyulurmuş ve çoğu zaman gitmekten vazgeçip yarı yoldan geri dönermiş. Haşim ve Kadriye’nin çocuklarından ikisi ise; tütün tarlasında çalışırken tütünün son yapraklarını toplamak istemezler ve anneleri arkalarından gezerek kalan tütün yapraklarını toplarmış.

Yine elli yaş civarında olan Haşim’in mühendis oğlu, iş yaşamında sürekli şantiyelerde çalışmış ve şu anda da alışkın olduğu şantiyelerde çalışmaya devam etmektedir.

Günümüze kadar yaklaşık yirmi şantiyede görev aldığını ve sadece bir şantiyede işin başından sonuna kadar çalışabildiğini belirtmekte. İki defa da kovulduğundan söz etmektedir. Neden kovulduğunu ve maaşı iyi olmasına rağmen hangi gerekçelerle işini bırakarak başka iş aradığını, kendisinin de bilmediğini bütün samimiyetiyle gülümseyerek belirtmekte ve bu konu üzerine kendisiyle uzun uzun konuştuk. 

Çalıştığı şantiyeden işi bırakacağı zaman kararsızlıklar yaşadığını, ama sürekli işi bırakmak yönünde kararlar verdiğini ve yeni iş bulma süreci uzayınca da devamlı gereksiz yere işi bıraktığını fark ettiğinden söz etmektedir. Yeni çalışmaya başladığı şantiyede ise; işin sonuna kadar çalışmaya kararlı olduğunu belirtmekte, ama bunu başaramadığını özellikle vurgulamaktadır.

Bir ablası ve bir abisinin artık altmış yaşın üzerinde olduklarını ve onların da kendisi kadar olmasa da sürekli iş değiştirdiklerinden söz etmiştir.

Bu mühendisin; çocukluğunda tarladaki tütünlerin son yapraklarını toplamaması, annesinin son bulaşığı yıkamadan bırakması, dedesinin de katırla yarı yoldan geri dönmesi gibi davranışlarla ne kadar ilgili bilemeyiz. Ama belli ki; bu samimi mühendisin iş yaşamına bütün bunların etki ettiği görülmektedir.

***

Bu iki mühendisin yaşadıkları bize gösteriyor ki; onların çocukluk evrelerinde aile üyelerinin ruhsal durum ve davranışlarının günümüzde de yine onların yaşamlarını kökten etkilediğidir.

Bütün bunların yanı sıra; düveyi veren Mümin’in mühendis oğlu daha lüks yaşam sürmeye eğilimliyken, radyoyu veren Haşim’in mühendis oğlu ise çok daha tutumlu bir yaşam sürmektedir.

Ve bu iki mühendisin benim üzerimde oluşturdukları etki ise; her ikisinin de son derece zeki ve ileri görüşlü olduklarıdır. Ama bazı durumlar onların üzerinde geçmişin izlerini taşımaktadır.

Her iki mühendise de söz verdiğim üzere, burada hikâyenin dışına çıktığım tek nokta; gerçek isimlerin değiştirilmiş olmasıdır.

Yaklaşık elli yıl önce de bir düvenin değeri, günümüzde olduğu gibi bir radyonun fiyatı ile eşdeğer değildi. Ancak beklentiler o radyoyu elde etmek için bir düveye tercih edilmiştir. Çünkü komünizm zamanında bazı ürünleri hemen elde etmek kolay değildi.

Yazar Vedat ÖZKAN‘ın Önceki Yazıları

Şantiye İşçisi Okumak İçin
Şantiye Odaklı İnsan Kaynakları ve Liyakati Savunmanın Gereksizliği Üzerine Düşünceler Okumak İçin
İnsan Davranışlarının Şantiyelerde Keşfi Okumak İçin
İnşaatın İşverenini Bir de Böyle Değerlendirelim! Okumak İçin

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.