İnşaat Tedarik Dergisi

İnşaat – Yatırım – Proje – Ulaştırma – Mimarlık – Enerji – Maden – Şantiye

Türkiye’nin Yurtdışı İnşaat Politikaları

Vedat ÖZKAN

İnşa Etme Kültürü – İnşaat Kuruluşlarında ve Şantiyelerde İnsan Davranışları Kitabının Yazarı

Yapılaşma, insanlık var olduğu sürece hiçbir zaman durmayacaktır.

Eğer yapılar olmasaydı teknolojik ilerleme sağlanamazdı. Hatta rahat uyuyamaz, korunamaz ya da ulaşım ve sağlık sorunları yaşardık. Çekirdek aile kavramı diye bir şey de asla var olamazdı.

Kısaca, yapılaşma insanlık medeniyetinin ilerlemesini sağlayan “yapay” ama en önemli araçlardan biridir. 

Ülkemiz için coğrafya kaderdir denir. Ama bu doğru değil. Bizi değerli kılan şey, günümüz kültürünü egemenliği altına almış dünyaya açılan kapı olmamızdır. Ayrıca tarih boyunca Anadolu, Uzak Doğu’dan Avrupa’ya İpek Yolları’nın geçiş kapısını oluşturmuştur. Antropolojiye baktığımızda da, tarih boyunca bu topraklar sürekli genç nüfus barındırmıştır.

Bütün bunların tamamlayıcısı ise, ülkemizde dört mevsimin yaşanıyor olması ve birçok zihinsel başarının; serin ve soğuk havalarda gerçekleşiyor olduğunu unutmamak gerekir. Böylece, genç nüfusla beraber her hava koşuluna ve çevreye uygun yapı türlerinde de uzmanlık yolu açılmış oluyor.

Bütün bu kısa anlatımdan sonra; inşaat işlerinde neden ve nasıl uzmanlaştığımız ve Dünya’nın birçok ülkesinde, bu alanda iş yapıyor olmamızı daha iyi açıklıyor olmalıdır.

Yapılaşma alanında Dünya’da en çok iş üstlenen ülkelerden biri olarak, henüz üzerine tartışmaların başlatılmadığı nedenler ve konularda; Türkiye’nin daha işlevsel yurtdışı inşaat politikaları üzerine; görüş ve önerilerde bulunmaya çalışacağız.

Siyasi ve Ekonomik Güç

Sadece siyasi ve ekonomik güçle, yurtdışında ihaleler kazanmak tek başın yeterli olamaz!

Ülkemizden birçok kişi; Türk inşaat kuruluşlarının yurtdışında üstlendiği taahhüt işlerine gitmektedir. Giden bu işçiler aynı zamanda oralara ciddi bir kültür taşırlar ve bu oradaki çekirdek ailelerin ülkemize bakış açısına kadar yansır. Nitekim bunun sayısız örnekleri vardır.

Bir ihaleyi kazanarak sadece işi bitirmeye ve kazanca odaklanmak; tamamen kısa ve orta vadede başarı getirir. Ama bu algı ve beklenti, inşaat kuruluşlarının en doğal hakkıdır.

Ama artık inşaat kuruluşları belirgin bir biçimde, kamu kurumlarının yan kolları konumundadır. Nitekim belirli bir büyüklüğün üzerindekiler, kamunun izni olmadan varlığını sürdürebilmesi neredeyse olasılık dışıdır.

Ayrıca yurtdışı inşaat işleri devlet desteğiyle alındığından; inşaat kuruluşlarının yurtdışındaki yöntem ve davranışlarını, yine kamu otoritesinin belirlemesi gerekir.

Çünkü şantiyelerde çalışanlar, fabrika işçileri gibi sınırlı bir gelire sahip kişilerden oluşmaktadır. Bu yurtdışında yüzbinlerce yerel aile demektir.  

Biz ülke olarak yurtdışında en çok inşaat işlerinde faaliyet gösterdiğimize göre, oradaki işçi kesiminin kültür ve algısını anlayarak onları etkileyebilmemiz gerekir. Çünkü ekonomik ve siyasi güç, hiçbir zaman duygusal bağ oluşturamaz.

Ekonomik ve siyasi gücün devamlılığını sağlamak, ancak oluşturulacak algı politikalarıyla etkili olacaktır. Nitekim günümüzde Vietnamlıların en hayran olduğu devletin ABD olması gibi.  

Osmanlı İmparatorluğu’nun yayılma döneminde de yabancı topraklara Dervişlerin gönderilmesi; bir devlet politikası olması nedeniyle üstün başarılar elde edilmiştir.

Günümüzde Türk-Rus devlet ilişkilerini kıvılcımdan uzak tutan şey, iki ülke arasındaki mal ticareti değildir. En önemli ayaklarından biri inşaattır. Çünkü oraya giden işçilerle Rus halkı, artık aileler düzeyinde kaynaşmıştır. Bu durum, özellikle 90’ların başında başlatılmış bilinçli bir politika olarak algılanmalıdır.

Yabancı ülkelerde üstlenilen inşaat işlerinde o ülkelerin tabanındaki inşaat işçileriyle iş gördüğümüze göre, onları etkileyecek politikalar inşaat kuruluşlarına belki de dayatılmalıdır.

Burada, bazı politikaları dayatmanın ticaret kurallarına aykırı olduğunu söyleyebilirsiniz. Ancak tarih boyunca krallar ve devletler, inşa edilmiş bütün yapıların son varisleri oldukları unutulmamalıdır. Mimarlığı da günümüze kadar değerli kılan şey bu olmuştur.

Eğer taban etkilenirse, ekonomik ve siyasi güç dışarıda daha dirençli olacaktır.

Kamu Temsilcisi

İnşaat kuruluşlarının yurtdışında üstlendiği taahhüt işlerini daha iyi anlayabilmek için onları ikiye ayırmakta yarar var.

Birincisi, yabacı bir ülkeye yerleşmiş Türk vatandaşlarının o ülkenin kanun ve mevzuatlarına uygun tescil ettirdikleri ve doğrudan Türkiye ile ilişkisi olmayan inşaat kuruluşları. İkincisi ise, Devlet desteğiyle yabancı bir ülkede taahhüt işi üstlenmiş kuruluşlar. Ve bizim konumuzu da bu ikincisi oluşturacaktır. Çünkü bunun çıkış noktası ülkemize dayanmaktadır.

Taahhüt işi üstlenilmiş ülkelerde çalışmak üzere gönderilecek kişiler, kesinlikle özenle seçtirilmelidir. Kişilik, bilgi düzeyi, yöneticilik yetenekleri, ruh sağlığı gibi birçok durum dikkate alınmalı ve bu denetlenmelidir. Aynı durum inşaat kuruluşlarının finansal durumu ve uzmanlığı için de geçerli olmalıdır.

Eğer burada “denetim” sözcüğünü kullanıp bunun açılımını yapmaz isek; bu sadece gevezelik düzeyinde kalacaktır. Bu nedenle, kısaca denetim konusuna açıklık getirmeye çalışacağız.

İnsanlar yabancı bir bölge veya ülkeye gittiklerinde, her zaman daha saldırgan davranışlar sergilemeye eğilimli olabilmektedir. Bu da yabacı bir ülkede özellikle ahlak, etik, suistimaller, o kültürü algılayamama ve biraz da dini konulara yansımaktadır. Bu da önemli bir oranda, yurtdışı şantiyelerinde yerel halkın bize bakış açısını etkilemektedir.

Türkiye Cumhuriyeti, dünyadaki en önemli ülkelerden biridir. Bu nedenle dışarıda sergilediğimiz başıbozuk davranışlar var ise, bunlar denetlenmeli ve gözlemlenmelidir. Ama bunu inşaat kuruluşları kendi kendine gerçekleştiremez. Örneğin, İş Sağlığı ve Güvenliği biriminin şantiyelerdeki etkinlik durumunu düşünelim.

Yurtdışında belirli büyüklüğün üzerinde üstlenilen inşaat işlerinde, teknik ve sosyal durumları denetleyecek kamu temsilcisi veya gözlemcisi bulundurma zorunluluğu getirilmelidir. Sonuçta o taahhüt işleri devlet desteğiyle alınmaktadır.

İnşaat işleri toplumları etkilediğine göre, neden onlara kamu temsilcisi atanmasın? Veya gözlemci. Ya da denetçi. 

Yurtdışı şantiyelerinde çalışanların davranışları; ülkemizi temsil ettiği kadar, işverenlerin davranış ve tutumları da bu kamu görevlileri tarafından denetlenmelidir.

Belki bazı okuyucular bu görüş ve öneriyi son derece ütopik veya gereksiz görebilir. Ama şunun da farkındayım. Beklenmedik düşünceler algı bağlamında ya reddedilir ya da doğru kabul edilir. Peki ya bu öneri, eğer gerçekten işlevselse?

Şimdi şöyle göz önünde canlandıralım!

Yurtdışına çalışmaya giden kişilerin ve yerel halkın maaşlarının geciktirilmesi, satıcılara ödemelerin aksatılması, sözleşmede taahhüt edilen ürün veya malzemenin daha ucuz eş değeri imalata sokularak hakedişten parasının alınmaya çalışılması veya gümrük ya da yerel mevzuatlara “bizde böyle burada da hallederiz” demenin yarattığı maliyet; ülkemiz için çok ciddi bir döviz kaybı demektir. Aynı zamanda önyargıların oluşmasına ve imaj zedelenmesine neden olmaktadır.

Dikkatinizi çekerim ki; ülkemizde iş üstlenen yabancı kuruluşlar, güçlü ve tutarlı inşaat kuruluşlarıdır. Onların çalışma yöntemlerinden ve sergiledikleri tutumlardan olumlu yönde etkileniriz. Halbuki bizim inşaat konularındaki uzmanlığımız, çok daha iyi olmasına rağmen.

Onlar, kamu temsilcisi mantığında kendi kendine denetim mekanizması uygularlar. Biz de bu tarz oluşumları, kültürümüze uyarlanarak aynısı olmak zorundayız. Elbette burada konusu geçen sorunlar tamamı, yurtdışındaki bütün inşaat faaliyetlerimizi kapsamıyor. Ama bu alanda, çok önemli sorunlar yaşadığımız ortada bir gerçek olarak durmaktadır.

Kısa bir örnek vererek bu bölümü tamamlamak istiyorum. İnsana Saygı Ödülü alıp, çok sayıda işçi davaları olan inşaat kuruluşlarını düşünelim. Sizce bu bir çelişki değil mi?

Bu veya buna benzer bir yapılanma, inşaat kuruluşlarının ana merkezleri üzerinden olabileceği gibi büyükelçilikler üzerinden de oluşturulabilir.

Büyükelçilikler

Dünya üzerinde vatandaşlık kavramı var olduğu sürece büyükelçilikler veya dış temsilcilikler, ülkeler arası etkileşim ve ilişkileri düzenlemeye ya da onlara aracılık etmeye devam edeceklerdir.

Şu anda Türkiye’de tescili bulunan inşaat kuruluşlarının Devlet desteğiyle üstlendiği bütün projelerin bulunduğu ülkelerde, büyükelçiliklerimiz aktif olarak faaliyettedir.

Bu bağlamda yurtdışında faaliyet gösteren inşaat kuruluşlarının teknik, bürokratik ve şantiyelerde çalışanlara ve iş yaptıkları kurum ve kuruluşlara karşı yaklaşımları; büyükelçiliklerin bünyelerinde oluşturulacak birimlerle denetlenebilir. Çünkü bunun bir ayağı Türkiye Cumhuriyeti’nden oluşmaktadır.

Bu birimlerde çalıştırılacak uzmanlar, yine özenle seçilmelidir. Ayrıca teknik konuları da bilmelidirler. O ülkenin antropolojik, kültürel, siyasal, bürokratik ve sosyal konularında da bilgili kişiler görevlendirilmelidir. Bütün bunlar için ülkemizin görevlendirebileceği uzman kadrolar fazlasıyla vardır.

Böyle bir yapılanmada; inşaat kuruluşlarının özgür ticari faaliyet davranışlarına kesinlikle dokunulmamalıdır. Ama burada dikkat edilmesi gereken çok ince bir ayrıntı vardır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin o ülkelerde daha etkin faaliyet ve tanıtımı için, inşaat kuruluşların davranışları ve tutumları; mutlaka ortak değerlerde buluşturulmalıdır. Eğer dikkat edecek olursak; ülkemizde faaliyet gösteren aynı ülkeye ait kuruluşların, böyle bir politikayı bilinçli bir biçimde uyguladıkları görülecektir.  

Bütün bunların yanı sıra, yurtdışına çalışmaya giden kendi vatandaşlarımızın da oralarda zaman zaman sorunlar yaşadıkları görülmektedir.

Örneğin Türkiye’den çalışmak için gitmiş bir işçi, maaşını alamaz ve CİMER’e yazar. CİMER konuyu ilgili büyükelçiliğe aktarır. Büyükelçilik bunun takipçisi olur ve sorun sonuçlanana kadar ilgilenir.

Burada olması gereken şey, bu tarz sorunlar daha ortaya çıkmadan kamu otoritesinin gücü buna engel olmalıdır. Çünkü yurtdışında gerçek anlamda kıygınlık yaşayan, birçok Türkiye Cumhuriyeti çalışanı vardır. Ama şunu da cesurca belirtmek gerekir ki, çalışanları tarafından zor duruma düşürülen işverenlerimizin de olduğu göz ardı edilmemelidir.

Daha birçok durumlar nedeniyle; yurtdışında faaliyet gösterecek inşaat kuruluşlarına belirli kriterler dayatılarak, onların takipçisi olunmalıdır.

Çünkü; iyi, güçlü, güvenilir ve temiz görünmek hele yabancıya karşı, her zaman etkili bir egemenlik yöntemi oluşturur. 

Türkmenistan Örneği

Burada, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkelere özel inşaat ve sosyal konuları ilgilendiren politikaları geliştirmesi gerektiğinin; ne kadar önemli olduğunu gösteren bir örnek sunacağız.

Türkmenistan’ın kalıcı tarafsızlık beyannamesi Birleşmiş Milletler tarafından 1995’te kabul edildi. Orada kendine has kurallar bulunur. Bazı kurallar oldukça katıdır. Ama her şeye rağmen, Türkmenistan hem güvenli hem de keyifli bir ülke ve istedikleri tek şey kurallarına uyulmasıdır.

Turistik vize kavramının neredeyse hiç olmadığı bu ülke; ancak orada faaliyet gösteren kuruluşlarda çalışacak kişilere çalışma vizesi vermektedir.  

Dolayısıyla Türkmenistan’ın inşasında Türk inşaat kuruluşlarıyla oraya gitmiş, yüzbinlerce işçi vardır. Giden bu işçilerin çok önemli bir kısmı, Türkmen kızlarıyla evlenmiştir. Ama oranın kendine has bazı katı kuralları nedeniyle, yabancıyla evlilikler birçok bürokratik engele takılır. Bazen de aşılamayan engeller ortaya çıkar. Elbette ki kendilerine göre bu alanda bir politikaları var. Buna doğru ya da yanlış diyemeyiz ve evlilik yapan her yabancı da, bu engellerin farkındadır.

Şu anda bir Türkmenistan vatandaşı resmi makamdan evlilik evrakı aldığında; eğer bu evlilik bir Türk ile gerçekleşecek ise, Türkmen kızlarına ülkeden çıkış yasağı uygulanmaktadır.

Bir başka durumda ise, aileler Türkmen vatandaşı çocuklarını Türk vatandaşlığına da aldılarsa; ailecek Türkiye’ye gelecekleri zaman, çocukların çıkışına izin verilmez. Ta ki Türkiye’deki vatandaşlığın askıya alınmasına kadar.

Yine bir başka durumda ise, Türkmenistan’ın uyguladığı kurallar nedeniyle; birleşemeyen veya ayrı kalan çok aile vardır. Boşananlar ise, çocuklarını göremez.

Benzer olayları yaşamak zorunda kalan Türk işçilerinin neredeyse tamamı, inşaat çalışanlarından oluşmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’nın 6034 sayılı 13 Eylül 2022 tarihli kararıyla, Türkmenistan vatandaşlarına vize muafiyeti kaldırılmıştır. Bu kararla beraber öteden beri devam eden uygulamalar, sadece yön değiştirmiş ancak temeli aynı kalmıştır.

Ama Türkmenistan her şeyden önce candır. Tarihe baktığımızda da, orası bizler için de vatandır.

Bütün bu bağlamda hem Türkmenistan’da hem de diğer ülkelerde çalışacak inşaat işçilerini koruyacak; politikalar ve yaklaşımlar mutlaka geliştirilmeli ve uygulanmalıdır.

Hangi Ülkelere Ağırlık Verilmeli?

Bilindiği üzere Uzakdoğu olarak nitelendirdiğimiz bölgede dini inanç sistemi, çoğunlukla Batı kültüründen farklıdır. Ama Batı kültürünü de iyi bilirler. Ancak bunu farklı algıyla yaşarlar. Diğer yandan da kendilerine has kültürleri vardır. Besin kaynakları da Batı medeniyetleriyle kıyaslandığında, önemli farklılıklar içerir.

Oralardaki taahhüt işleri Türk inşaat kuruluşlarına uygun olmayabilir. Nitekim bu tarz ülkelerde inşaat faaliyetlerimizin yoğunluğu bulunmaz. Ve böyle olması da “şimdilik” çok yerinde bir karar olarak görülmelidir.

Yine de olaylara sadece din, kültür ve beslenme üzerinden bakamayız. Siyasi ve ekonomik oluşumlar da bunda son derece etkilidir. Uyguladıkları teknik standartlarda da çeşitlilik bulunur.

Her şeye rağmen Türkiye’nin inşaat kuruluşları, Devlet desteğiyle karşılıklı siyasi ve ekonomik çıkar ilişkileri oluşturarak Uzakdoğu’ya yoğunlaşabilirler. Ama önce o ülkeleri konu alan Dil ve Edebiyat Fakülteleri, Araştırma Enstitüleri gibi oluşumların etkin duruma getirilmesi gerekir. Böyle bir hazırlık çalışması, Uzakdoğu’da iş görecek bütün sektörlerin daha bilinçli hareket etmesini sağlayacaktır. Ama öncelikli olarak semavi dinlerin ve Batı kültürünün ağırlıkta olduğu ülkelerde, doyum noktasına ulaştıktan sonra Uzakdoğu’ya yönelim sağlanabilir. Çünkü aynı anda her yerde olmaya çalışmak, doğru bir yaklaşım olmayacaktır. 

Yurtdışındaki inşaat işlerine başlamadan önce; antropolojik, sosyolojik ve toplumsal konular; uzmanlar tarafından araştırılmalıdır. Gittiğimiz ülkelerdeki sosyal konuları, vergi, mevzuat, kanun, ülkenin teknik ve sosyal standartları özellikle işi aldıktan sonra araştırmaya başlayarak; yurtdışında faaliyet gösterilen birçok şantiyemizde ciddi sürprizler ortaya çıkar.

Örneğin Jamaika’da Türk inşaat kuruluşları iş görmekte zorlanır. Veya Amazon ormanlarından hiç çıkmamış insanları toplayarak inşaat işinde çalıştıracak olursanız, yaşanacak iş kazaları tavan yapacaktır. Çünkü onlarda nesnelere karşı uzaklık ve yakınlık kavramı net değildir. Bu durumun çok bir benzeri, Papua Yeni Gine’de de bulunur.

Bir başka örnek vermek gerekir ise; Tayland’da taahhüt işi üstlenildiğini düşünelim. Önceden şunu da bilmek gerekir ki; oradaki inşaatlarda iş kazalarına neden olan ilk 10 şeyden biri, şantiye çalışanlarının iş makinalarıyla birbirine şaka yapmaya çalışmasıdır.  

Son bir örnek. Bulgaristan’da inşaat işi üstlendiğinizde, orada ciddi anlamda zorlanırsınız. Ama aynı durum Makedonya’da geçerli değildir.

Dolayısıyla bütün bunların nedenleri önceden bilinmelidir. İnşaat kuruluşları finansal açıdan ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, sosyal ve tarihi konuları tek başına etkin bir biçimde araştırarak hazırlık yapmaları pek işlevsel olmayacaktır.

Sahra Altı Afrika

Avrupa’dan Afrika’ya baktığımızda, kölelik akla gelir. Kara kıta denir ve geçilir. Her yeri çölmüş gibi algılanır. Ama Afrika, bütün bunların çok ötesinde bir kıta. Genç nüfus çoğunluktadır. Onlar neşeli, sakin ve saygılı insanlardır.

Kuzey Afrika ülkemiz tarafından bilinen bir bölge. Ama buradaki konumuz, Sahra Çölü’nün güneyinde yer alan ülkeler olacak. Son yıllarda genç nüfusun gücünden yararlanarak, çok önemli projeler hayata geçirilmektedir. Türk inşaat kuruluşlarının oradaki yatırımları da artmaya başlamıştır.

Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin bu ülkelerde bulunan dış temsilcilikleri; oldukça güçlü konumdadır. Dolayısıyla oradaki inşaat işlerinden daha fazla pay alınmaya başlanılmıştır. Ülke olarak Sahra Altı Afrika’ya geç yoğunlaşmamıza rağmen, bu bölgede iş yapmak oldukça kolaydır. Ama her şeyden önce, insanların yapısını ve bu ülkeleri tanıyarak incelemek gerekir. Zaten birçok ülkede dolaylı yoldan para birimi Euro kullanılır.

Anadolu, Mezopotamya, Kuzey Afrika gibi bölgelerde; yer yer aşiretçilik vardır. Orada da kabile kültürünün davranışları yaygındır. Ama olayları, ilişkileri ve yardımlaşmayı algılamada önemli farklılıklar içerir. Bazı bölgelerinde ise, tarihteki olaylar nedeniyle beyaz insana karşı bir önyargı vardır.

Ama her şeye rağmen bu bölgede, ülkemizin önemli bir saygınlığı var. Türklerle iyi ilişkiler içerisindedirler.

Sahra Altı Afrika’da bazı ülkelerin yarı özel veya kamu kuruluşları; hayata geçirmek istedikleri projeleri özellikle Türk inşaat kuruluşlarına vermeye eğilimlidirler. Nitekim; bu konuda bizzat şahsımla da irtibata geçerek projeler göstermektedirler. Uygun inşaat kuruluşu önerisinde bulunmamı isteyenler var. Konusu geçen bu projeler milyarlarca dolar değerindedir.

İşte bu bağlamda; onlarda bu istek varken, ülke olarak bizim bu bölgeyle ilişkilerimizi ve karşılıklı birbirimizi tanımayı daha da genişletmemiz gerekir. Hatta, sadece Sahra Altı Afrika’yı ilgilendiren etkin bir kültürel oluşum içerisine girilmelidir. Bu bölgedeki muazzam inşaat işlerinin; Türk inşaat kuruluşlarına yönelmesinin yolunu daha da sağlamlaştıracaktır.

Sahra Altı Afrika’da Türkiye’ye yakınlığın en önemli nedenlerinden biri, Avrupa’nın bazı milletleri gibi; oranın tarihindeki sömürgecilikte parmağımızın olmamasıdır.

Oranın halkları beyaz insanı ikiye ayırır. Onları sömürmüş olanlar ve sömürmemişler olarak. Dolayısıyla ülkemize karşı duydukları bu yakınlığı, Devlet destekli daha güçlü oluşumlar içerisine girilmesi; önemli bir gerekliliktir.

Kamu Destekli Oluşumlar

Binlerce yıldır Asya’nın ortalarından savaşa savaşa devletler kurarak, Anadolu’ya kadar geldik. Göçebe kültüründen gelme bir milletin, günümüzde inşaat işlerinde uzmanlaşması beklenemezdi. Ama biz bu alanda gerçekten çok iyiyiz.

Atatürk “Türk milleti zekidir ve çalışkandır” derken, çok doğru söylemiştir. Bu konuda size basit bir örnek sunacağım. Ülkemize okumak için gelen bir öğrenci kendi ülkesine döndüğünde, oradaki Türk kuruluşlarında çalışmaya başladığında; çoğunlukla Türkiye’deki mantıkla hareket ettiği görülmektedir. İnsanlar; tembellerin ve zeki olmayanların kültürünü, düşünce yapısını ve davranışlarını benimsemez.

Dünyada önemli söz sahibi olduğumuz bu sektörde, etkinliği yükseltecek ve yurtdışında tanıtımımızı kolaylaştıracak ve mağduriyetleri önleyecek yeni yapılanmalara gereksinim duyulmalıdır.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu yani DEİK öteden beri; ülke, bölge veya sektör bazlı iş konseyleri oluşturmuş durumda ve yurtdışında önemli faaliyetler yürütmektedir.

Bunun yanı sıra Türkiye Müteahhitler Birliği’nin üyeleri de uluslararası oluşumların içerisinde yer alarak, önemli genişlemeler sağlamaktadırlar. Bu bağlamda TMB’nin yurtdışı ilişkileri son derece etkindir.

Yürütülen bu faaliyetler Devlet’in siyasi ve ekonomik gücüyle gerçekleştirilmektedir. Zaten başka türlüsü düşünülemez.

Bütün bunlara destek sağlayacak insan davranışlarını ve algılarını, iyi analiz eden yurtdışında iş yapan inşaat kuruluşlarına sunacak, kamu destekli oluşumlar içerisine girilmelidir.

ABD, Fransa, İngiltere, İspanya gibi ülkeler sosyal bilimlerin gücünü çok iyi kullanırlar. Burada bizim sosyal bilimleri dikkate almadığımız anlaşılmasın. Sadece, kurumsal oluşumlarla daha etkin duruma getirmeliyiz.

Yurtdışında iş yaptığımız şantiyelerde, yerel halkların bizi anlamasını beklememeliyiz. Önce biz onları anlamalıyız.

Örneğin kültüründe var olan sürekli renkli giysiler giyen insanların bulunduğu bir ülkedeki şantiyede, eğitimden geçirmeden bazı görevler verilmemelidir. Pirinç tüketiminin çok yoğun olduğu bölgelerde, zihin farklı hareket eder. Bizim istediğimiz gibi davranış sergilenmesi bazen olası olamamaktadır. Sıcak bölgelerde yaşayan insanların hangi boy uzunluklarının hangi eğilimleri oluşturduğu önceden bilinmelidir.

Yurtdışı inşaat işlerinde birçok aksilikler yaşamamıza rağmen; Türk inşaat kuruluşları son derece başarılı projeler tamamlamaktadırlar. Ve bu alanda gerçekten iyi olduğumuzu kabul etmeliyiz. Ama eksikliklerimizi de görmeliyiz.

2023 yılının ülkemize ve bütün dünya halklara daha yaşanabilir bir dünya sunması dileklerimle… 

Yazar Vedat ÖZKAN‘ın Önceki Yazıları

İdeal Şantiye Yönetimi Okumak İçin
Gerçek Yaşamdan Alıntı: İki Mühendisin Hikâyesi Okumak İçin
Şantiye İşçisi Okumak İçin
Şantiye Odaklı İnsan Kaynakları ve Liyakati Savunmanın Gereksizliği Üzerine Düşünceler Okumak İçin
İnsan Davranışlarının Şantiyelerde Keşfi Okumak İçin
İnşaatın İşverenini Bir de Böyle Değerlendirelim! Okumak İçin

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.