İnşaat Tedarik Dergisi

İnşaat – Yatırım – Proje – Ulaştırma – Mimarlık – Enerji – Maden – Şantiye

Sıfır Enerji Binalar ve Isı Yalıtımı – 2

Özgür Kaan Alioğlu / Aktivist Mühendis / Müdür Yollarda Platformu

Ülkemizde kullanılan enerjinin üçte birini konut ve ticari binalar tüketiyor. Her geçen gün artan enerji maliyetlerinin yansıdığı, kışın ısınmak yazın ise serinlemek için ödenen elektrik ve doğalgaz faturaları aile bütçelerini sarsıyor.

Sıfır Enerji Binalar, enerji kullanımını büyük ölçüde azaltırken, sadece enerji kullanımı ve karbon emisyonlarını azaltmakla kalıyor aynı zamanda kullanıcılarının yaşam kalitesini de yükseltiyor.

Sıfır Enerji Binalar‘a ulaşabilmenin birinci ve en önemli yolu ısı yalıtımı ile enerji ihityacının minimuma indirilmesi. Bu noktada da ısı yalıtımı ile ilgili kamuoyunda “Doğru Bilinen Yanlışlar”a değimeye devam edelim.

Mühendislikte duvarların nefes alması diye bir kavram yoktur… !!!

Halk arasında binanın “nefes alma”sı ya da “soluma”sı diye bilinen kavram aslında “Su Buharı Difüzyonu”dur.Yani mühendislik, duvarlarınızın havayı değil, su buharını ne kadar geçirdiği ile ilgilenir.

Bunun sebebi de su buharının ani soğuması durumunda duvarların yüzeyinde ya da içinde oluşacak yoğuşmanın (su tanecikleri) takibidir. Bu sebeple, aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere, yapı malzemelerinin “Su Buharı Difüzyon Direnci” değerleri ölçülür (hava geçişi dirençleri değil).

Yani, ister yalıtımlı, ister yalıtımsız olsun, duvarların İç Ortam Hava Kalitesini sağlamak gibi bir GÖREVİ YOKTUR. Zaten hayatın olağan akışında biz de ortamda oluşan sağlıksız havayı (kötü koku, su buharı, duman, vs.. ) tahliye etmek için duvarlardan geçmesini beklemeyiz.
Onun yerine önce doğal havalandırma yöntemlerinin (ör: mutfaktaki doğalgaz menfezi, tuvaletteki kötü koku menfezi, banyolardaki su buharı menfezi) tahliye etmesini bekleriz.
Bunlar yetmezse, varsa mekanik havalandırma sistemlerini (ör: mutfaktaki davlumbaz, ıslak mekan menfezlerindeki fanlar, vs..) kullanırız. Bunlar da yetmezse camları kısa süreli açarak iç ortamı havalandırırız.

Özetle, Isı Yalıtımı olmayan çıplak duvarlardan dahi beklemediğimiz, İç Ortam Hava Kalitesi’ni temin etme görevini Isı Yalıtımı olan duvarlardan da beklemeyiz.Tam tersine, Isı Yalıtımı’nın, duvarların yüzeyinde ya da içinde oluşan yoğuşmayı engelleyici ve bu sayede hem insan sağlığına hem de bina ömrüne pozitif katkı sağlama özelliği vardır.

Isı yalıtımı olmayan duvarlarda, eğer bir sekilde içerde olusan su buharını mekanik ya da dogal yollarla tahliye edemezseniz, o zaman bu buhar ısı yalıtımı olmayan (yani soğuk olan) duvarınızla temas ettiğinde yoğuşacak ve duvarın yüzeyinde ya da içinde su taneciklerine dönüşecektir. Bu su tanecikleri duvarın yüzeyinde küfe, içinde ise korozyona yol açacaktır. Ki asıl bu durum insan ve yapı sağlığı icin en büyük tehdittir. 

Cephenizde ısı yalıtımı olursa, duvarlarınız soğumayacak, bu sayede icerdeki su buharı duvarla temas ettiğinde soğuk bir yüzeye değil sıcak bir yüzeye değecek ve bu sebeple ne duvarın yüzeyinde ne de içinde yoğuşmayacaktır. Siz bu buharı mekanik ya da doğal yöntemlerle tahliye edene kadar iç ortamda kalacak ya da cepheden difüzyonla atılacaktır. 

Soğutmak, ısıtmaktan çok çok daha pahalı bir iklimlendirme yöntemidir… !!!

Isı yalıtımı sadece soğuktan değil aynı zamanda sıcaktan da korunmak için yapılır. Soğutma enerjisi elde etmek için, ısıtmaya göre kıyaslandığında 4 katı daha fazla noktada enerjiyi kaybederiz. Bu sebeple maliyet-performans analizi açısından birim soğutma enerjisi, birim ısıtma enerjisine göre tüketiciler için çok çok daha pahalıdır. 

Isıtırken;
⦁ Isınma enerjisini birincil kaynaktan direk alabiliyoruz. 
⦁ İki parça oduk toplayıp yaksak, başka hiçbir şeye ihtiyacımız olmadan ısınabiliriz.
⦁ Evlerimize gelen doğalgaz da bu şekide. Yanıyor ve direk ısıtma ya da kullanım suyunu ısıtıyor.
⦁ Yani ısıtırken sadece doğalgazı YAKARKEN, ısıtma cihazının verimi uyarınca enerjinin bir kısmını kaybediyoruz.

Soğuturken ise;
⦁ Doğalgazı elektrik santrallerinde YAKARKEN, 
⦁ Sonra yanma ile açığa çıkan ısıyı ELEKTRİĞE ÇEVİRİRKEN,
⦁ Akabinde şebeke üzerinden ELEKTRİĞİ BİNALARIMIZA GETİRİRKEN
⦁ Ve son olarak da soğuk hava elde etmek için elektriği bir soğutma çevrimine soktuğumuzda, yani KLİMA CİHAZINDA enerjiyi kaybediyoruz.

Ne yazık ki mevcut kullandığımız ısı yalıtım standartımız ne yazık ki soğutma ihtiyacını dikkate almıyor.Yani, aynı binayı Erzurum’da yaptığınızda size “burda en az 8 cm ısı yalıtım levhası kullanmalısın” diyor, Mersin’de yaptığınızda “burda ısı yalıtımına gerek yok” diyor.

Bu sebeple de sıcak bölgelerimizde tüm dış cepheleri ısı yalıtım levhaları yerine split klima dış üniteleri ile kaplıyoruz. Bu kadar split klima yatırımına mı yanlım yoksa cayır cayır tüketilen elektriğe mi ? Yenilenebilir kaynaklarımızın yetersizliği sebebiyle elektrik üretmek için de ciddi doğa tahribatı yarattığımızı düşünürsek durum daha vahim bir hal alıyor.

Sonuç olarak, sıcak bölgelerde yaşayanların da standartlarda yapılacak revizyonları beklemeden, en az soğuk bölgelerin kış şatlarna eşdeğer kalınlıklarda ısı yalıtımı yaptırması gerekmekte.

Isı Yalıtım kalınlıklarımız Avrupa’nın üçte biri, enerji tüketimimiz 3 katı… !!!

Ülkemizde binalarımız yılda 150 kWh/m2 – 300 kWh/m2 enerji tüketmektedir. Hedefimiz bu tüketim miktarını 100 kWh/m2 değerinin altına indirmektir. Bu sebeple yeni yapılan binalardan en kötü C sınıfı EKB, Enerji Kimlik Belgesi istenmektedir.

Avrupa Birliği’nin ise şu anda mevcut ortalaması yılda 50 kWh/m2 -75 kWh/m2 arasındadır. Görüleceği üzere bizim mevcut tüketimimizin üçte biri, hedefimizin dahi yarısı civarındadır. Ancak bu düşük tüketim dahi AB ülkeleri için yetmemekte ve geliştirdikleri “Pasif Ev” yaklaşımı ile binalarında tükettikleri enerji miktarını 15 kWh/m2 değerinin altına çekmeye çalışmaktadırlar.

AB ülkelerinin uzun vade vizyonları ise net karbon tüketimi sıfır olan, yani Fosil Yakıt Tüketmeyen ya da çok az fosil yakıt tüketen ve bu tükettiği yakıt miktarı kadar kendisi yenilenebilir enerji kaynakları ile enerji üretip şebekeye veren Sıfır Enerjili Bina’lar üretmektir.

Türkiye‘de 4 cm mertebesinde olan ortalama Isı Yalıtım kalınlıkları Avrupa‘da yaklaşık 11 cm civarında. Avrupa‘da da ısı yalıtımı ülkemizde olduğu gibi düşük kalınlıklarla uygulanmaya başlanmış, ancak paydaşların aldıkları ortak aksiyonlar ile istenilen seviyelere ulaşılmıştır.

Bu gün itibariyle, mevcutta kullandıkları bu 11 cm ortalama ısı yalıtım levhası kalınlıkları dahi Avrupa’da istenilen enreji tasarrufu mikatarlarını yakalamaya yetmemekte, Binalarda Enerji Tüketimini SIFIRA YAKLAŞTIRMAK amacıyla geliştirilen “Pasif Ev“ ve “Sıfır Enerji Bina“ yaklaşımları ile Isı Yalıtım kalınlıkları 30 cm ve üzerine çıkarılmaya çalışılmaktadır.

Ülkemiz ile AB enerji tüketimleri karşılaştırılırken bazen tüketicilerden, Avrupa’nın bizden daha soğuk olduğu ve bu sebeple daha kalın ısı yalıtım levhalarına ihtiyaç duyulduğu şeklinde yorumlar gelmektedir. Ancak bu doğru değildir.

Bize yakın iklim kuşağında bulanan bazı şehirlere hızlıca göz atalım; Sevilla (İspanya) ve Roma (İtalya) 4 cm ısı yalıtım kalınlığı için “moderate” yani “eh işte”, diyor. İyi ısı yalıtımı için levha kalınlığının en az 10 cm, çok iyi ısı yalıtımı için ise en az 15 cm olması gerektiğini söylüyor. Paris (Fransa) örneğinde ise duvarda uygulanan 8 cm ısı yalıtım kalınlığı “moderate” olarak nitelenirken, iyi yalıtım kalınlığı için en az 15 cm ve çok iyi ısı yalıtım kalınlığı için ise en az 30 cm isteniyor.

Sözün özü, Isı Yalıtımı ve Enerji Tasarrufu’nun sırrı, Daha Kalın Isı Yalıtım Levhası’nda gizli.

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.